Sanatsal anlatım: Edebiyat üzerine
Kültür Sanat Servisi / Hobitat.com
***
Edebiyat veya diğer söyleyişle yazın, yazarın duygu ve düşüncelerini, mesajını okura iletme amacının dışında okuyanın estetik bir zevk, tat almasını da sağlamak amacıyla kaleme aldığı; veya böyle bir amaç gütmese dahi içerik ve biçimsel açıdan söz konusu kalite düzeyine ulaşmış yazılı eserlerin tümüne verilen isimdir. Sanatsal anlatım: Edebiyat üzerine söylenebilecek çok şey var aslında… Edebiyat, Düşünce ve duyguları edebi sanatları kullanarak, kelimelerin gücünü, seslerin ahengini metne yansıtarak; güzel ve etkili bir biçimde anlatma sanatı, bir anlatım biçimi olarak da tanımlanabilir. Herhangi bir yazılı eserin, metnin edebiyat eseri sayılabilmesi için bazı özellikleri yani sanatsal değerleri taşıması gerekir. Edebiyatın ne olduğunu anlayabilmek için onun, günlük konuşma dilinden, ve düz yazıların dilinden farklı olan taraflarını ortaya koymak gereklidir.
Edebiyat genel olarak, düşünce ve duyguları güzel ve etkili bir biçimde anlatma sanatı olarak tanımlanabilir ancak her sözlü anlatım veya yazılı metin edebiyat tanımı içerisine dahil edilemez. Mesela, amacı okuyuculara estetik bir lezzet yaşatmak olmayan ve sadece onları bir konuda aydınlatmayı hedefleyen; teknik bilgileri ihtiva eden eserler (bilimsel makale veya kitaplar, gazete haberleri gibi) edebiyat tanımı dışında değerlendirilir. Ancak bazı edebiyat eleştirmenleri ve yazarlar, bilimsel eser ve haberlerin de edebi değer taşıyabilecek bazı niteliklere sahip olabileceği gibi; hiç bir sanatsal kaygı ve özellik taşımayan şiirlere de rastlanabileceğini vurgulayarak bu tanıma karşı çıkmışlardır.
Edebiyat Kuramları
Edebiyat, sınırları önceden belirlenmiş şekil ve kurallara göre tasavvur edilerek şekillendirilen bir zihinsel üretim midir? Yoksa başlarken hiç bir kurala bağlı kalınmadan, tasarım yapılmadan, çalışma esnasında bilinçaltı ve geçmiş tecrübelerin ışığında doğaçlama gelişen ve oluşturulan özgün bir üretim midir? Bu sorular Eski Yunan Felsefecileri tarafından tartışıldığı günlerden bu yana her zaman tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Bu kapsamda, edebi metinlerin içerik ve teknik açıdan üretimini sorgulayan iki ana görüş vardır.
Edebiyatta Kurgucu Anlayış
İlk temsilcisi Ünlü düşünür Aristoteles, Poetika adı eserinde, tragedyayı enine boyuna incelerken kurguyu ön plana çıkartmış ve sanatsal dışa vurumu ikinci planda bırakmıştır.
Edebiyatta Dışa Vurumcu Anlayış
Milattan sonra 1. Yüzyılda Eski Romalı düşünür Longinus, Peri Hypsous (Yücelik Üzerine) adlı eserinde; bir eserin sanatsal değerinin, içindeki coşku miktarı ile ölçülebileceğini öne sürerek, kurgucu anlayışı reddetmiştir.
Tarih boyunca bu iki anlayıştan birini öne çıkaran çok sayıda edebi eser kaleme alınmış; 20. Yüzyıl’dan itibaren müellifler tarafından her iki anlayışın bir arada yansıtıldığı eserler ortaya konulmuştur. Mesela: James Joyce’un Ulysses adlı romanı hem etkili bir kurgucu anlayış örneği, hem de dışa vurumun en abartılı ve yoğun kullanıldığı bir eser olarak, bu alanda devrim sayılabilecek bir çalışmalardan biridir.
Konuşma ve düz yazı dilinde, dil bir araçtır. Doğruyu araştırma, ortaya koyma, başkalarına iletme aracıdır. Konuşma ve yazı dilinde sözcükler görevini yaparken önemli olan, okuyucu kitle üzerinde meydana getireceği sonuçlardır. Sonuç yani amaçlanan şey, onu okuyan, ya da dinleyende ortaya çıkan değişimdir. Düşüncelerimizi ifade ettiğimiz sözcükleri nasıl biçimlendirdiğimizi unuturuz. Onlar aracılığı ile düşüncemizi ilettiğimiz kişi de onların nasıl kullanıldığına dikkat etmez. Sözcükler unutulur, taşıdıkları anlam odak noktası olur. Dil, bizi doğrudan doğruya diğer insanlarla, eşya ve düşüncelerle karşı karşıya getirir.
Şiir ve Edebiyatta Dil Araç Değil Biraz Amaçtır
Oysa şiir ve edebiyatta tam tersi bir durum oluşmaktadır. Şiir ve edebiyatta dil bir araç değil, biraz amaçtır. Şiir ve edebiyatta dil, kelimeler, cümleler ve biçimler daha nesnel (objektif) hale gelirler, şeyleşirler. konuşma ve düzyazı da olduğu gibi insan, eşya ve düşüncelerin arasında şeffaf halde kalmaz şiir. Tam tersine resim gibi, müzik, mimari yapı gibi somut olarak karşımıza çıkar değer kazanır.
Şiir, dilin anlam, ses ve ritim özelliklerini belli bir düzen içinde kullanarak; bir olayı, ya da bir duygusal ve fikri deneyimi duygusal yoğunluk ve sıradışı anlatım tarzı ile ifade etme sanatı olarak tanımlanabilir.
Sanatsal anlatım: Edebiyat üzerine konuşurken, şiirden bahsetmeden geçilemez tabi ki… Şiirin tanımı için çeşitli sanat anlayışlarına göre farklı yaklaşımlara göre farklı tanımlar yapılmış, hatta şiirin tanımlanamayacağı da öne sürülmüştür.
Yahya Kemal Beyatlı şiiri, “Bildiğimiz musikiden farklı bir musiki” olarak tanımlarken, Cahit Sıtkı Tarancı’ya göre şiir, “Kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdır”. Ahmet Haşim de şiiri “Söz ile musiki arasında olan fakat sözden ziyade musikiye yakın olan bir lisan” olarak tanımlar. Necip Fazıl Kısakürek ise şiir için, “Mutlak hakikati arama işidir” der.
Geçmişte şiirin kafiye(uyak), vezin (ölçü), nazım biçimleri gibi biçimsel özelliklerden ayrı düşünülmemesi sebebiyle şiirle nazım eşanlamlı sayılmışsa da günümüzde bu düşünce aşılmıştır.
Şair sadece cümle kurmaz, sözcüklerle, güzel, unutulmaz ifade biçimleri oluşturur. Sözcüklerin bir araya özel biçimler halinde dizilişinde derin eğilimler dürtüsü vardır. Şair, dilde olduğu gibi sözcüklerden yararlanmanın yanı sıra aynı zamanda onlara katkı sağlar. Renk, ses, hacim gibi özellikler katarak onları somutlaştırır, kırar, bozar ve yeniden inşa ederek bir şiir dünyası kurar.
İnsanlığın Eski Döneminde Bir Şiir ve Şiir Dili Vardır
Sözlerin ve sözcüklerin nesnelleştirilerek özel işaretler, deyişler, tılsımlı biçimler haline getirilmesi ile bu eserlerde edebi sihir ve cazibe etkisi oluşturması, şiirin doğuşunu hazırlayan en eski etkenlerden olduğu gibi, unutulmayan, ezberlenen özel biçimlerle tekrar edilmesini sağlamaktadır. Bu yönüyle, yazının ortaya çıkması bir yana, tam konuşma dilinin bile gerçekleşmediği, insanın ve insanlığın en eski döneminde bile şiir ve şiir dili vardır.
Bununla birlikte, gerçek şiir ve edebiyat yazının bulunup kullanılmasından sonra gelişmiştir. Sanat dışı konularda (hukuk, siyaset, mektup vb. alanlarda) bile ilk yazılı metinler, edebiyat eserlerine yakın, destanî, güzellik iddiası ile kaleme alınmış oldukça nesnel eserler olarak karşımıza çıkar.
Edebiyat Türleri
Edebiyat türleri iki kategoride incelenebilir. nazım ve nesir. Nazım, belli bir ölçü ve kalıp esas alınarak üretilmiş edebi eserlerdir. Bir başka ifadeyle bütün şiir ve şiirsel metinlerdir. Hece vezni veya aruz vezni gibi belli bir kalıp ve ölçüye bağlı kalınarak yazılır. Nesir anlatım ise serbest, ölçüsüz düz yazıdır. Nazım, genel olarak bütün şiir türlerini kapsadığı gibi, Nesir de edebiyatta şiir dışındaki tüm biçimleri kapsar. Roman, öykü, tiyatro, deneme, makale gibi…
Nesir Türleri (Düz yazı)
Makale, Fıkra, Deneme, Röportaj, Masal, Öykü, Roman, Eleştiri, Anı, Günlük, Biyografi, Otobiyografi , Mektup, Gezi yazısı…
Sözlü Edebiyat Türleri
Konferans, Sempozyum (Bilgi Şöleni), Söylev (Nutuk, Hitabet), Mülakat(Görüşme), Röportaj, Forum, Münazara…
Şiir Türleri
Epik şiir, Lirik şiir, Pastoral şiir, Satirik şiir, Manzum hikâye, Mesnevi şiir, Metafizik şiir, Deneysel şiir, Dramatik şiir, Didaktik şiir, Senfonik şiir, Somut şiir
Dramatik Şiir Türleri
Komedi, Trajedi, Dram
Nesir (düzyazı sanatı)
Edebiyatta düz yazı sanatına, Nesir denir. Dil kurallarından başka hiçbir ölçüye bağlı olmayan düz ve edebi sanatları kullanma kaygısı gütmeyen anlatım yolu. Nesir örneklerinden olan eserler, halkı bilgilendirmek amacıyla yalın, sanatsız bir dille yazılan eserlerdir.
“Yunanlıların ve özellikle Latinlerin nesir dedikleri nesir, hulasa bugün aydınlığının hudutsuzluğuyla insanları insan eden nesir araplar’da da yoktu, acemler’de de yoktu. Biz Türkler, Arap ve Acemden etkilendiğimiz için, ayrıca da, kendi milli kusurumuz olarak, az yazdığımız için nesirsiz kaldık. Asıl edebiyat nesirdir” (Yahya Kemal, edebiyata dair, İstanbul Fetih Cemiyeti 1984, s.70.)
Edebiyatta Eski Nesir
Eski Nesir, “sade nesir” ve “süslü nesir” (sanatkarane, edebi sanatları kullanan nesir) olmak üzere başlıca iki yönde gelişmiştir. Sade nesir, konuşma dilinde yazılan, açık anlatıma sahip, doğal, edebi sanatları kullanma kaygısı gütmeyen nesir çeşididir. Bu nesir türünde kültür düzeyi yüksek kesimin dışında özellikle halka hitap eden eserler ve bazı tarihler yazılmıştır.
Edebiyatta Süslü Nesir
Süslü nesir ise, yabancı kelimeler ve dil kurallarıyla yüklü, çeşitli edebi sanatlar ve kelime oyunlarıyla süslenmiş nesirdir. Bu nesirle, her devirde entelektüel kesimlere hitap eden eserler yazılmıştır. Yeni nesir’de, yazı dilini konuşma dili ile birleştirme çalışmaları yapıldığı görülmektedir. Yazı dilinin konuşma dili haline getirilmesi hareketi, 1911 de Selanik’te çıkarılmaya başlanan “Genç Kalemler” dergisinde, Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp gibi sanatçılar ve fikir adamları tarafından idealize edilmiş ve bu hareket, bugünkü yazı dili üzerinde önemli etkiler ortaya koymuştur. Yeni nesrin başlıca özellikleri şu konular üzerinde görülebilir.
Konuşma dilinde Türkçe karşılığı bulunan yabancı kelimeler dilden çıkarılmıştır.
Bütün yabancı dil kuralları terk edilmiş, kullanılan dile Türkçe dilbilgisi hâkim kılınmıştır.
Eski nesir, çoğu kez, iç içe geçmiş cümleciklerden oluşan bileşik cümlelerle yazılırdı; yeni nesir ise, genellikle, kısa cümlelerle yazılmaktadır. Eski nesirde söz sanatları ve hünerleri göstermeye çalışılır, cümle sonlarında secîler kullanılır ve bunu sağlamak için de gereksiz dolgu malzemesi sözcüklere yer verilirdi; yeni nesirde ise secî kullanılmaz. Sadece hedeflenen düşünceleri anlatmaya yetecek kadar kelime kullanılır, gereksiz dolgu malzemesi sözcüklere yer verilmez.
Drama
Drama, özellikle oyuncular için yazılan bölümleri duygusal – kurgu ile canlandırma sanatıdır.
Kabul gören bir tanıma göre drama; bir kelimeyi, kavramı, davranışı, bir cümleyi, bir fikri, bir hadiseyi veya tecrübeyi tiyatro tekniklerinden yararlanarak tiyatro oyunu veya oyunlar geliştirerek canlandırma sanatıdır.
Drama “Sözcük anlamı yaşam, yaşanmışlık, yaşamsal kesitler olduğu gibi görsel sanatlarda Acıklı, acınası olay diye de geçer”. Çocuk psikolojisinde Drama ise yaşanan hayatı oyun eylem metodu denilen canlandırma, dramatizasyon, çalışmalarıyla anlatmak, tanıtmaktır.
Dramalar medyanın çeşitli alanlarında canlandırılabilir: canlı performans, film veya televizyon için yapılan özel dramalar gibi…
Örnek olarak Seneca’nın oyunları, Byron’un Manfred’i ve Percy Bysshe Shelley’nin Prometheus Unbound’unu gösterebiliriz. Imaginary Conversations of Walter Savage Landor’da olduğu gibi bazı dramatik edebiyat eserleri, oyunların canlandırılmış şekillerinde tamamen farklı biçimde de ortaya çıkabilir. Drama, içersinde diyalog ve şarkıların olduğu operada veya müzikal ahenge sahip müzikal oyunlarda müzik ve dansla da birleştirilebilir.