Arakan'da aslında ne oluyor? Arakan sorunu nasıl çözülür? - HobiTat
Dünya dönüyorHaber-YorumTarih ve Medeniyet

Arakan’da aslında ne oluyor? Arakan sorunu nasıl çözülür?

Cihangir Yiğit / yukselentv.com
***
Myanmar Devleti ve “Yobaz Budist gruplar” tarafından Arakan eyaletinde “yavaşlatılmış soykırım” uygulanan Rohingya Müslümanları yeni bir vahşet ve Devlet terörü dalgası ile karşı karşıya kaldı geçtiğimiz günlerde… Aslında bu soykırım uzun yıllardır devam ediyor ve Arakan ne zaman Dünya gündeminden düşerse hemen yeni bir saldırı ve Devlet terörü ile karşı karşıya kalıyor Arakan’da yaşayan ve tarihten bugüne Rohingyalı olarak adlandırılan Müslümanlar…

Devlet terörünü ve soykırımı sistematik şekilde uygulayan Myanmar Devleti nasıl oluyor da, bu kadar pervasızca soykırım yapabiliyor, Dünya kamuoyunun gözlerinin önünde? Dünya ülkeleri ve olaya müdahale etmesi gereken BM gibi kurumlar neden konuya gerekli önemi göstermiyor ve acil müdahaleyi yapmıyor, yapamıyor? Oradaki sorun nasıl çözülür gibi konuları açıklamak bakımından Genel Yayın Yönetmenimiz ve Araştırmacı-Yazar Hüsamettin Piraz’ın 2013 yılında Uskudar34.com sitesinde yayınlanan Arakan konulu yazı serisinin ikincisi olan yazıyı aşağıda alıntı yaparak yayınlıyoruz. Arakan’da neler oluyor, Arakan sorununun asıl sebebi nedir, Arakan sorunu nasıl çözülür gibi sorulara cevap arayan yazıyı sonuna kadar okumanız tavsiye olunur.

ARAKAN’DA ASLINDA NE OLUYOR? ARAKAN SORUNU NASIL ÇÖZÜLÜR?

Hüsamettin Piraz
Peki Birleşmiş Milletler ve Dünya nasıl yaklaşıyor ülkede yaşanan katliamlara… Myanmar insan hakları konusunda zaten sabıkalı bir ülke. BM ve uluslararası kuruluşlar insan hakları ihlalleri, insan kaçakçılığı gibi konularda Burma’yı çok defa uyarsalar da sonuç alınamamış. Burma’da Müslümanların dışında diğer etnik gruplardan Şanlar ve Karenler’in de hükümet’in uyguladığı sistematik baskı altında yaşadıkları; ayrıca cunta yönetimine muhalif 300 Budist rahibin de tutuklu olduğu biliniyor. Myanmar, uyuşturucu madde talebini karşılamak üzere yasadışı afyon üretiminde Afganistan’dan sonra dünyada ikinci sırada.
İslam İşbirliği Teşkilatı Arakan’ı kurtarmak için ağırlığını ve tepkisini koyması beklenirdi. Sadece kınama ifade edildi. İnsani yardım girişimleri, Budist rahiplerin eylemleri sonucu Myanmar Hükümeti tarafından engellendi. Birleşmiş Milletler Mali’de, üstelik taraflar arasında görüşmeler devam ederken apar topar müdahale onayı verirken; neden Arakan’a derhal müdahale etmez? Aslında Arakan, biraz da batının islamofobisine kurban edilmektedir. Tabi BM Güvenlik Konseyi’nin adaletsiz yapısı da unutulmamalı.
BM Güvenlik Konseyi’nin haksız yapısı ve uygulamaları dünyayı adaletsizlik ateşinde kasıp kavurmaya devam ediyor… Dünya’daki tüm ülkelerin, BM Güvenlik Konseyi’nin (daimi üyelerin çıkarlarına hizmet eden) adaletsiz yapısının değiştirilmesi konusunda tepki ve ağırlıklarını koymaları gerekiyor. Daimi üyelerin veto imtiyazı, Dünya halklarının demokratik tercihlerinin ve uluslar arası adaletin tecellisini engellemektedir. Suriye benzeri konularda vahşete tüm dünya ülkeleri müdahale edip haksızlığı gidermek istese de, veto imtiyazına sahip Rusya ve Çin’in veto etmesi sonucu dünya sisteminin eli kolu bağlandığı gibi…
Ahmet Davutoğlu ve Emine Erdoğan’ın ziyaretiyle ortaya konan aktif politika ve destek, Türkiye, Arakan’la neden ilgileniyor tartışmasını başlatsa da Türkiye bu konuda sorumluluk hissetmektedir. Yaşanan zulüm ve baskılar karşısında Türkiye’nin yeni ulus-ötesi vizyon ve misyonunu ortaya koyan proaktif yaklaşımı yerindedir.
Arakanlı Müslümanlar, zor durumdaki Osmanlı imparatorluğuna yardım ederek devletin son savaşlarına, zaferlerine, Balkan ve Hicaz demiryoluna katkıda bulunmuşlardı. Şimdilerde sahipsiz kalmış ve adeta “2.milenyum köleleri” haline getirilmiş bu halka sahip çıkan ender ülke olarak Türkiye, kadim bir borcuna vefa ve sadakatini göstermektedir.
Ayrıca yurtdışındaki iki büyük Türk şehitliği de Myanmar’da. İngilizlere 1.Dünya Savaşı’nda esir düşen 12.000 civarında Osmanlı askeri, Burma’daki esir kampında Demiryolu inşaatı gibi ağır işlerde çalıştırılırken, salgın hastalık ve diğer sebeplerle 1.500 kadar askerimiz şehit olmuştur.
Askeri yönetime karşı ülkedeki etnik azınlıkların direnişi bazı dönemlerde iç savaşa dönüştü. Yarım asırdır süren direniş hareketi 1975’ten sonra gerilla hareketi biçimine dönüştü. Maoist gerillalar en etkin gruplar olarak ağırlıklarını hissettirdiler. Cunta, bu hareketleri bastırabilmek için zorla köyleri boşaltarak devlet şiddeti uygulamakta.
Hint-Çin/Tibet/Malay dünyası arasındaki bu geçiş ülkesi 130 civarındaki etnik unsuru barındıran yapısı ile tam bir antropoloji cenneti aslında… Bu etnik ve kültür mozayiğinin üretebileceği geniş ve müreffeh evren yerine, en kalabalık ulus olan Burmalı Budistler, hakimiyetlerini kurup diğer ulusları baskı altına aldıkları bir kaos ülkesi çıkarabildiler. Burma budistlerinin ana politika haline getirip sergilediği asimilasyon ve inkarcı politikalar, istisnasız bütün toplulukların hayatını kabusa çevirmeye yetmiştir. Ülke askeri elitin ultra-faşizan duruş ve yönetimi altında bir “ordu devletine” dönüşmüştür.
Arakan Müslümanlarının ülke dışında kurdukları 25 örgüt, İİT’nin çağrısı üzerine, tek örgüt çatısı altında birleşti. Rohingya Müslümanlarının haklarda eşit ve barış içinde yaşamasını talep ediyorlar. Federallik talebini kazandılar. Örgütler, 60 yıldır var fakat zayıf; hiçbir devletten yardım görmüyor. Bu nedenle silahlı direniş fikrini terk ederek barışçıl taleplerde bulunma yoluna başvurdular.
Myanmar hükümeti olanları medyada, gazetelerde yayınlanmasına izin vermiyor. Konunun Dünya gündemine gelmesinden de son derece rahatsızlar. Ulaşan haberler ancak Rohingya Müslüman halkının elindeki basit iletişim araçları ile çekilebilenler…
Tarafsız BM gözlem heyeti ve tarafsız basının ülkenin her bölgesine girişi mutlaka sağlanmalı. Arakan’da yaşanan her hadisenin Dünya’nın her yerine özgür basın aracılığıyla ulaştırılacağı şeffaflık sağlanmalı… BM’nin daha etkin ve acil bir şekilde müdahale etmesi, ihtiyaç görülen bölgelerde BM barış gücü askerlerinin halkın güvenliğini sağlaması gerekirdi. Uluslararası STK’lar, yardım kuruluşlarının Arakana girişine izin verilmeli.
Bölgeye sürekli yardımlar ulaştıran ve bu çerçevede ülkeye sürekli girip çıkan İHH bölge yetkililerinden Bangladeş asıllı Munevver Huseyin’den aldığım son bilgilere göre 7-8 vilayette cami ve okullar halen kapalı tutuluyor. Bu illere bırakınız gazetecileri, BM gözlemcileri dahi güvenlik bahanesiyle sokulmuyor. Yani oralar hala dünyaya kapalı.
Dünyadan gelen yoğun baskılar sonucu, şimdilerde açıktan katliam yapılamasa da geceleri özellikle erkeklerin evlerden kaçırıldığı ve bir daha kendilerinden haber alınamadığını öğrendik. Halkın, özellikle erkeklerin üzerinde böylelikle bir korku atmosferi oluşturulduğu ve binlerce insanın, erkek nüfusun kaçakçıların tekneleriyle, çok zor ve tehlikeli şartlarda ülkeden kaçmakta olduğu; geçtiğimiz günlerde Malezya’ya gitmek üzere yola çıkan bir teknenin batırılması sonucu 47 kişinin boğulduğunu öğrendik yine…
Arakan’a stratejik açıdan bakıldığında, güç merkezinin Batı’dan Doğu’ya doğru kaymaya başladığı şu dönemde, ABD’nin süreci baltalamaya yönelik olarak başlattığı bir takım diplomatik-askeri operasyonlar, Asya-Pasifik bölgesini ısıtıyor.
Reform istekleri karşılanan ABD’nin Burma’ya uyguladığı ambargo, bir anda kalkıverdi! Amerikan Dışişleri Bakanı ve ardından Başkan Obama’nın ülkeyi ziyareti geldi. Zira Burma, konuşlandıracağı donanmayla ABD’nin bölgedeki rakipleri Çin ve Hindistan’ı sıkıştırabileceği oldukça stratejik bir konumda…
Çin’in hem enerji kaynakları hem de enerji yolları güvenliği açısından önemsediği bir ülke Myanmar. İki ülke arasında imzalanan enerji anlaşmaları var. Arakan’ın Müslümanların çoğunlukta olduğu eyalet başkenti Sittwe’den başlayan ve Yunnan eyaletinden Çin’e ulaşan Myanmar-Çin doğal gaz ve petrol boru hatları Arakan sorunu çerçevesinde yeniden ele alınmalı. Ayrıca Sittwe’de yapılacak derin deniz limanı, Ortadoğu’dan Çin’e giden tankerlerin boşaltım yapabileceği bir liman haline getirilerek, Çin’in Malaka boğazına ve dolayısıyla Singapur ve Malezya’ya olan bağımlılığına alternatif olarak düşünülüyor.
Arakanlı Müslümanların son dönemde yoğun katliamlara maruz kalmalarının altında yatan stratejik sebep de orta vadede Çin’e ulaşan enerji yolu üzerinde risk unsuru olarak görülmeleridir. Bölgeden sürülmelerine olumlu bakılmaktadır. Şimdilerde bu enerji yolunu kendi kontrolleri altına almak isteyen Myanmar Hükümeti de, bölgeden Müslümanları katliamlar yapma pahasına çıkarmak istiyor. Bu nedenle, Rohingya Müslümanları sorunu genel itibariyle bir post-kolonyal ulusalcılık sorunu olsa da, krizin son hali bu kılıf altında daha çok bölgesel güç rekabetinin bir uzantısıdır. Bugün Arakan’lı Müslümanların ezilmesi, öldürülmesi ABD ve Çin gibi iki devin politik rekabeti ve stratejik hamleleri ile ilgilidir. Devlerin tepişmesinde, Arakanlı Müslümanlar arada eziliyor.
Japonya ve Çin için, enerji kaynağı petrolü Orta Doğu’dan getirdikleri ve Avrupa Birliği’ne ticari sevkiyat yaptıkları deniz yollarının güvenliği çok önemlidir. Amerikan desteğiyle güçlenen Hint donanması ve ABD’nin Diego Garcia’daki deniz üssü Çin’in ulusal güvenlik çıkarları açısından ciddi risk oluşturuyordu. Bu riski en aza indirmek ve enerji yollarının güvenliğini sağlamak isteyen Çin, ekonomik ve teknik yardımda bulunduğu Myanmar’la stratejik ve askeri işbirliği anlaşmaları imzalamak suretiyle, ülkede deniz üssü kullanma hakkı elde etti. Bu kazanımla, hem Myanmar’ı tampon bölge olarak kullanma hem de üssün stratejik konumu sayesinde Hint Okyanusu’nda deniz trafiğini denetleme imkanına kavuştu.
Myanmar fakir bir ülke olsa da, coğrafi konumu itibariyle Hint okyanusu, Bengal körfezi ve stratejik deniz yollarını kontrol yeteneğine sahip… bahsettiğimiz deniz yolları Çin, Japonya ve G.Kore için hayati önemde… Ülke Petrol, doğal gaz, değerli mineral ve madenlere sahip olmasının yanısıra, Çin ve Hindistan arasında stratejik bir konumda…
Burma’da “Arakan olayları”, Çin Denizi’ndeki “Diaoyu Adaları”nın hâkimiyeti konusunda Çin ve Japonya arasında patlak veren kriz, önümüzdeki süreçte Uzak ve Güney Asya’da böylesi gerilimlerin daha sık yaşanacağını gösteriyor. Çin’in önlenemeyen kontrollü ve planlı yükselişi, Amerika’yı bölgede daha etkin olmaya, bir kuşatma sürecini başlatmaya zorluyor.
ABD, Afganistan ve Irak işgalleri ile vakit kaybederken Asya-Pasifik bölgesinde inisiyatif geliştiren Çin ve Rusya karşısında önemli mevziler kaybetti. ABD, Çin’i güneyden kuşatabilmek amacıyla küçük Güney Asya ülkelerinde kendi yandaşı ve Çin karşıtı rejimleri oluşturacak operasyonlara girişti. ABD’nin 2040 yılına kadar donanmasının büyük kısmını Bengal Kürfezi’ne kaydıracağı öngörülüyor.
Amaç, Çin’i tehdit algısı içine sokmak, agresif bir dış politika izlemeye mecbur kılmak… Bunun için de bölgede derin krizlere ihtiyaç var. Etnik, dini, tarihsel, coğrafi ve sosyal bir takım eski husumetlerin tekrar gündeme getirilmesi muhtemel, süreç içersinde…
ABD’nin Asya-Pasifik bölgesine kuvvet yığmaya başlaması ile bölgede yeni kriz dalgasının aşamalı olarak yoğunluk kazanacağını öngörebiliriz. Operasyonlar üzerinden esas hedefin Amerika’nın bölgedeki konumunu güçlendirmek ve Çin’i stratejik açıdan bölgesinde etkisizleştirmek olduğu görülüyor.
Birleşmiş Milletler 26 Aralık 2012 Tarihli Kararda, Myanmar hükümetinden “Arakan’da yaşayan Müslüman Rohingya azınlığının durumunun iyileştirilmesi için harekete geçilmesi ve Müslüman Rohingyaların bir tabiyete mensup olma hakkı da dahil olmak üzere tüm insan haklarının korunması” istendi.
Myanmar hükümetinin siyasi reformlar, demokratikleşme, ulusal uzlaşı ve insan hakları konularındaki önemli girişimlerinin dikkate alındığı kaydedilen raporda, buna karşılık devam eden insan hakları ve temel özgürlük ihlallerinden duyulan kaygı dile getirildi.
Dünya kamuoyundan gelen yoğun baskılar sonuç verdi ve Arakan’da açıktan bir katliam şimdilerde yapılamıyor. Ancak gece terörü sayılabilecek bir gizli katliam ve korku atmosferi hala devam ediyor. 2013 yılı içersinde bile binlerce kişinin kaçakçıların botlarında, denizde boğulma, insan kaçakçılarına parayla satılma, gittikleri ülkeden geri gönderilme gibi bir çok tehlikeyi göze alarak ülkeden ayrıldıkları bildiriliyor. Son bir yılda bilindiği kadarıyla 485 kişi kaçış yolunda denizde boğularak veya başka şekillerde hayatını kaybetti.
Azınlıklar konusu ülke için kritik eşik mesabesinde. Bu sorunu aşmadan, Batı’dan veya Doğu’dan uzun vadeli ekonomik ve siyasi desteklerin gelmesi imkansız. Myanmar yönetimi dünya ile barışmanın ölçütü olarak bazı reformları hızla uyguluyor, ancak Arakan’lı Müslümanlarla ilgili şu ana kadar hiçbir yasal düzenleme yapılmadı. Son günlerde yaşanan Meiktila olaylarında 43 kişinin hayatını kaybetmesi, yaktıkları kuran kursunda kalan yetim çocuklara budist çetelerin sopalarla linç ederek uyguladığı vahşi katliam, 20 civarında kızcağızın hem de bir karakolda günlerce zorla alıkonup onlarca askerin tecavüzüne uğraması gibi olaylar gösteriyor ki Arakan’daki yara öyle kolayca kapanır cinsten değil… Arakan konusu, Dünya gündeminden düşürülmeden takip edilmesi gereken konulardan biridir. Myanmar yönetimi üzerinde Dünya kamuoyu baskısı sürdürülerek, Rohingyaların tüm demokratik ve yasal haklarının güvence altına alınması sağlanmalıdır.
Arakanlı Müslümanlar siyaset, din, para ve strateji temelli çok yönlü şiddetin kurbanı olarak bir insani trajedi yaşıyorlar. Akıbeti belirsiz, vatansız ve “hiç” haline getirilen bu toplum için bir şeyler yapılmazsa, Endülüs gibi tamamen yok olabilecek Müslüman ülkesi Arakan’da zulüm hala devam ediyor.
Her şeye rağmen onlar, önce Müslüman oldukları sonra bir gün daha yaşadıkları için şükrediyor ve yeniden huzur dolu günlerin geleceği zamanı bekliyorlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir